zulal kalkandelen etik veganizm vegan haftasi

Dün akşam gazeteci ve yazar Zülal Kalkandelen, etik veganizm üzerine konuşmak için Koç Üniversitesi Vegan Haftası’nın davetlisi olarak Koç Üniversitesi’ndeydi. Zülal’in konuşması ve aradaki tartışmalar orada olanlar için çok yararlı oldu eminim, en azından benim için oldu. Neler düşündüğümü, hissettiğimi, günlük ve ileriye yönelik davranışlarımı tekrar gözden geçirmeme neden oldu.
Vegan olmadan önceki zamanlarımı ve vegan oluşumu hatırladım.
Evet, hakkımda bölümünde yazdım, ama burada bir daha yazayım, detayları atlamadan.
Oldukça kötü ve düzensiz beslenen biriyken yüksek kolesterol yüzünden dikkatim yediklerime kaymaya başladı. Ama yapabileceğim bir şey yoktu, çünkü zaten fazla et yemiyordum, fazla tereyağı vs. tüketmiyordum, fazla şunu yemiyordum, bunu yemiyordum, vs. Kısacası yapabileceğim bir şey de bu yüzden yoktu. Her şey normaldi.
Tam bir inkar halindeydim.
Neden?
Aslında ben yediklerime bakmaya istekliydim belki (belki de değildim) ancak etrafımdaki herkes, arkadaşlarım, ailem, vs. bunun normal  bir beslenme olduğunu ve başka türlüsünün sağlıklı olmadığını söylüyorlardı. Her şeyin normal ve yolunda olduğuna dair görüşlerimi pekiştirmeme yardımcı oluyorlardı.
Taa ki, bir gün o zaman yeni yeni tanıştığım erkek arkadaşım “sen bu kadar mayonez yersen hayatta kilo veremezsin” diyene kadar.
Buna nasıl köpürdüğümü anlatamam! Yıllar sonra evlendik, ve bu anı hala aramızda şakalaşmalara neden oluyor. Hani ailede yıllarca hiç unutulmadan herkese anlatılan anılar vardır ya, işte onlardan biri oldu.
Niye bu kadar kızdım o zaman?
Kilo vermek isteyen kimdi ki?!!!!
Ben sadece kolesterolüm yüksek diyordum, o da zaten kalıtsaldı. Yapılabilecek bir şey yoktu. Suçlu olan, hatalı olan ben değildim. Ve ben buna inanırken ilk defa biri çıkıp bir hata yaptığımı, yediğim şeylerde bir yanlışlık olduğunu söylüyordu.
Yıllar içinde mayonezi azalttım, yine eşim sayesinde tavuk yemeyi kestim, vs. İnanılmaz sağlıklı beslenmeye başladım yani. Kendimce. Etraftan tepkiler aldım, “saçmalıyorsun, aptallık ediyorsun, kendini mahrum bırakıyorsun, sağlığın bozulacak” diye.
Sonra gördüğüm broşürlerdeki hayvanların resimleri, okuduğum kitaplar ve izlediğim filmler sayesinde veganlığı ciddi ciddi düşünmeye başladım. Tabii asla vegan olamayacağımı düşünüyordum. Kaygılı ailemi ve arkadaşlarımı da böyle sakinleştiriyordum. “Merak etmeyin ben vegan olamam, çünkü kurabiyeleri, kekleri, pastaları çok seviyorum” diyordum. Belki de ne kadar kurabiye, kek ve pasta yediğimi o zaman farkettim. Emin değilim. Öyle bir an geldi ki, aslında yumurtanın, tereyağının, sütün, hayatımızın içine inanılmaz bir şekilde işlemiş olduğunu farkettim. Ve bunları çıkarmak istersek aniden uzaylı statüsüne kavuşuyorduk.
Tam o günlerde bir vegan “challenge” çıktı karşıma. Üç günlüğüne vegan olma çağrısıydı.
Düşüncesi o kadar korkutucu değildi. Sadece üç gün. Ve üstelik ben neredeyse vegan sayılırdım, neredeyse hiç hayvansal ürün yemiyordum. Denemeye karar verdim.
Denediğim ilk gün öğle civarı, canım sütlaç çekti. Öyle böyle değil. Neyse ki çok şanslıydım, New York’taydım. New York Üniversitesi’ndeki labımdan kalktım, 5-10 dakikalık yürüme mesafesindeki Life Thyme Market’e gittim. Orası çok marjinaldi. Kesin olurdu orada vegan sütlaç. Gittim, ve aradığımı buldum: Hindistancevizi sütlü sütlaç!
Sütlacı görmemişler gibi mideye indiriyordum ve tam bitirmek üzereydim ki, içinde neler kullanıldığını merak ettim. Vegan sütlaç gayet iyi oluyormuş, hiç farkı yokmuş diye düşünüyordum. İçindekiler: Hindistancevizi sütü, inek sütü, pirinç unu, vs. diye gidiyordu.
İnek sütü mü?!!!
Bütün çabalarıma rağmen inek sütü içeren bir şey yemiştim!
Üstelik de o kadar uğraşmıştım vegan bir şey bulmak için.
Demek ki, diye düşündüm, vegan olmak mümkün değil. İnek sütü, tavuk yumurtası, vs. bu kadar beslenmemize girmişse bunları ayıklamak mümkün değil.
Ve veganlık denemesini bıraktım.
Challenge erken sona ermişti. Vegan olmak kolay mı zor mu sorusunun cevabı “vegan olmak imkansız” olmuştu. Hele de ben New York’un ortasında elimin altında birçok vegan alternatif varken tamamen vegan olmayı başaramıyorsam, başka yerdeki insanlar için söz konusu bile olamazdı.
Ama biliyorsunuz, sekiz senedir veganım.
Peki nasıl değişti fikrim?
Bu da bir sonraki yazının konusu olsun.
Siz bu yazıyı belkerken de hala denemediyseniz üç günlüğüne vegan olmayı deneyin. Şimdi karar verin, şu anda, ve deneyin. Bakalım neler keşfedeceksiniz.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere,
Yeliz
Not: Zülal’in konuşmasının ses kaydını istyen? Blogda paylaşacağım, ama biraz zaman alabilir. Konuşmanın ses kaydıni bir an önce edinmek isterseniz de e-mail listeme üye olabilirsiniz. Bugün-yarın e-mail listemdekilere göndereceğim. Ses kaydını beklerken konuşmadan notlar için Gaia Dergi’nin yazısına bakabilirsiniz.
Vegan olmak kolay mı?

Comments

comments